Sekaiichi Hatsukoi- Güzel bir Yaoi arayanlara…

Yukarda ismini gördüğünüz tatlı mı tatlı bir yaoi. Uzun süredir adam gibi tanıtım yazısı yazamadığımı anlayınca, bu çiçeği burnunda animeyi sizinle paylaşmak istedim. Benim gibi yaoi (iki erkek arasındaki aşkı işleyen anime/manga) sever pek çok blogcu arkadaşım olduğunu da bildiğimden, eğer ki haberdar değilseniz sizi bu güzel animeyle tanıştırmak istedim.

Öncelikle animenin OVA’nın indirme linkine şurdan, 1. bölümünkine de şurdan ulaşabilirsiniz. İçlerinde bana mangayı tavsiye eden pek sevgili arkadaşımın da bulunduğu bu ekip, hızlıca Türkçe’ye çeviriyorlar bölümleri, türü seviyorsanız mutlaka bir girip bakın. Çevirilerin çok başarılı olduğunu da ekleyeyim.

Şimdi gelelim konumuza. Öncelikle klasik seme/uke çiftimiz var. Yani saf, sevimli ve çocuksu ukenin karşısında aksi, soğuk ve sert seme var. Aslında konusunu çok anlatıp bozmak istemiyorum. Kısaca -gizemli bir dille- bahsedersem iki kitap kurdunun yolları kütüphanede kesişir, bir aşk yeşerir. Ancak her güzel şey gibi bunun da bir sonu vardır. Uzun yıllar sonra ikilinin yolları tekrar kesişir. Bu kez birbirlerini hatırlayacaklar mı, ya da kim kimi unutmuş olacak tüm bunları cevabını kısa zamanda alacaksınız.

İkilinin yollarının tekrar kesiştiği yer ise bir yayınevi. Yalnız bu yayınevi ukemiz olan Onodera’nın beklentilerini pek de karşılamıyor. Zira Onodera’nın çalışmaya başlayacağı departman “shoujo” departmanı. Hani şu genç kızlara hitap eden kalpli, pembiş manga/anime türü. Aşktan da elini eteğini çekmiş biri olarak bu pek de açmıyor Onodera’yı. Ancak sonunda orada çalışmaya başlamaktan başka çaresi kalmıyor.

Bu departman garip çalışanları, hepsinden de garip baş editörüyle girdiği anda Onodera’yı geldiğine geleceğine pişman ediyor. Ancak zamanında babasının yayınevinde çalışırken torpil iddialarından dili yandığı için, bu kez kendi ayaklarının üzerinde durmakta kararlı.

Anime bir yaoiden beklediğiniz herşeyi veriyor. Sürükleyici, eğlenceli, duygusal ve romantik. Üstelik bu bir yaoi! Aşırı ince sesiyle şirin olmaya çalışan bir kız yok, gereksiz yanlış anlamalar yok. Daha yetişkin kesime hitap eden bir tür olduğundan, kimsenin nazını niyazını çekmiyorsunuz 75 bölüm.

Yaoi reklamımı da yaptıktan sonra bir kaç tavsiye vereyim. Önce OVA bölümü ardından ilk bölümü izleyin mutlaka. Bu arada 2. bölüm de yakın zamanda yüklenecekmiş. Ben devam eden anime/dizi vb.lere başlamayı pek sevmesem de, pişman değilim. Bazen yeni bölümü beklemenin heyecanını da sevdiğimden şikayetim yok.

O halde herkese iyi seyirler.

Biraz Dorama Biraz Manhwa

Çok aptal bir başlık oldu farkındayım, idare edin. Zaten şöyle gazeteci usulü, ilgi çekici başlık bulma konusunda çok yeteneksizim. Neyse son zamanlarda izleyip/okuyup beğendiğim iki şeyi sizlerle paylaşmak istedim(cümleler giderek iğrençleşmekte!). Buyrunuz.

Sunao Ni Narenakute – Last Friends Sevenler Kaçırmasın!

Twitter Gençliği 🙂

Bu tanıtacağım çiçeği burnunda, geçen perşembe ilk bölümü yayınlanmış bir dorama. Kumdan Kale‘de tanıtımını görüp listeme almış idim zaten, çünkü kadrosu sevdiğim oyunculardan oluşmaktaydı ve konusu ilgimi çekti. Last friends sevenlere dedim çünkü gördüğüm anda ona benzer olacağını hissetmiştim, nitekim ilk bölümü izleyince haklı çıktım. Aynı yönetmen ve senariste ait yüksek ihtimallle. Zaten kadroda yine aynı diziden Eita ve Ueno Juri var ki izlemek için geçerli nedenler arasına alınabilir bu iki isim.

Dizimiz twitter vasıtasıyla tanışan 5 arkadaşın hikayesi, yani günceli yakalamışlar. Zaten çekim teknikleri, kullanılan müzikler, şehir hayatının sunuluşu vb. açısından da diğer doramalara göre daha kaliteli denebilir. Neyse ana karakterlerimiz şunlar: Mizuno kızımız 24 yaşında henüz erkek arkadaş edinememiş, azcık sakar ve şapşal (bu özellikler alıştığımız kadar abartılmamış, korkmayın)bir kız ve part-time olarak öğretmenlik yapıyor. Nakaji ise fotoğraçılık yapmakta. Bu ikili henüz tanışmasalar da birbirleriyle tanışma konusunda oldukça hevesliler, çünkü iyi anlaşıyorlar. Bir diğer karakterimiz Kore semalarından bir isim JaeJoong tarafından canlandırılan Park Seonsu. Kendisi Kore’den gelmiş bir doktor, o da biraz saf, iyi niyetli bir karakter, işinde henüz istediği konuma gelememiş. Nishimura ise hosteslik yapmakta ama twitter ile pek alakası yok, Mizuno’nun arkadaşı, o vesileyle aralarına katılıyor. Son olarak da Ichihara var o da yayınevinde editörlük yapmakta olan yakışıklı bir abimiz.

İlk bölüm olduğundan yorum yapmak veya eleştirmek için erken ama iyi bir dizi olacak gibi. Ben oldukça beğendim ilk bölümü. Her karakterin geçmişleri ortaya dökülecek muhtemelen zaman içinde, zaten şimdiden yavaşça karakterlerin özeline girdik, yavaşça dertleri dökülmeye başladı. İlk bölümde bu açıdan pek çok ipucu verilmiş ki bu da hikayenin ilerde daha da dallanıp budaklanacağının göstergesi. Özellikle Last friends sevenler pişman olmaz diye düşünerek izleme linkini ekliyorum 🙂

The Summit- Hemen Başlayın yada Hiç Bulaşmayın!

Bugün sloganımsı başlıklardan gitmekteyim, hadi bağalım. Bir kaç gündür hayatı bana zehir eden, çıldırtan, delirten bir manhwa. Ben tam istediğim gibi Totally Captivated ve You’re So Cool arasında bir manhwa bulayım, ama o hem yarım kalmış olsun (mangakanın -veya manhwaka mı acep?- sağlık durumdan dolayı), hem de lisanslı olduğundan yayınlanan chapterlar bile tam olarak bulunamasın. Son olarak uyarıda bulunalım, manhwamız yaoi’dir. Nedir yaoi? Erkekler arası aşkı konu edinen mangalar. Yani bu türe karşı olanlar yazının devamını okumayabilir 🙂

Kötü haberle başladım yazıya ama bu manhwa o kadar güzel ki! Şu aralar tüm vaktimi mangalarla geçiriyorum, ama okumaktan çok en iyi mangayı bulma savaşı şeklinde geçiyor. Geçenlerde yine kısa bir manga bulup okudum, pek sarmadı. Onlarca manga indirdim veya kenara not ettim, ama hiçbiri de “gel beni oku” demedi. En son neden işimi garantiye almıyorum ki diyerek daha önce mangalarını okuyup beğendiğim mangakaları araştırayım diyerek You’re So Cool’un yazarını araştırdım. O da nesi? Kendisinin bir adet yaoi’si varmış! Zaten bir adet resmini görmem yetti, hemen okumaya başladım ki araştırmadan okumanın zararlarını üst satırlarda belirttim sanırım 🙂

Manhwa’mızın konusuna gelirsek, elimizde bir adet Moto var. Kıza benzer bir görünüme sahip (bkz: üst resimdeki sarışın). Bir adet de bad-boy Han-sae. Han-sae sinirli bir şekilde metroda otururken Moto’nun ilgisini çeker. Moto eğlenmek için onun cüzdanını çalar. Han-sae’nin bad-boy olduğunu söylemiştim değil mi? Tabi Moto’nun peşine düşer. Bir grup kötü adam da girer işin içine. Mafyamsı bu abilerin Moto’yla bir problemi vardır. En son olaylar öyle bir raddeye gelir ki Han-sae ve Moto aynı evde yaşamaya başlar. Yeni karakterler girer devreye, Moto’nun geçmişi yavaşça ortaya çıkmaya başlar, hikaye giderek derinleşir. 

Neden bu kadar beğendiğime gelirsek, öncelikle zaten manhwalardaki kurgu, olay örgüsü, karakter oluşumu mangalara göre beni daha çok cezbediyor. Mangaları da çok sevsem de aşk meşk olaylarında mangalar daha tahmin edilebilir ve klişe geliyor bana. Bu açıdan The Summit de aynı Totally Captivated gibi çok derin ve sürükleyici. İlk 30 chapter’ı birkaç saatte okudum ki normalde bu kadar hızlı değilimdir. Nasıl geçti anlamadım! İkinci nedenim ise çizimler tabi ki. Zaten You’re So Cool okuyanlar bu iki manhwada pek çok karakteri birbirine benzetecektir, hatta neredeyse aynılar bazıları! Misal, You’re So Cool’da dayıya aşık olan adam ile, burda Moto’ya yanık olan Han-sae’nin arkadaşı çok benziyor, yine dayı ve Moto da hayli benzer (gerçi dayımız mutfakta becerikliydi). Çizimlerde yine uzun boylu, kocaman elleri olan, derin bakışlı karakterler mevcut. Kısacası çoooook beğendim ancak ilk 31 chapterdan sonra okuma keyfimiz mahvolmakta. Bu yüzden 32 ve sonrasını bulabilen olursa kulu kölesi olurum. Son olarak, şu ana dek çevrilen bölümleri şuradan okuyabilirsiniz, ki yaoi veya shounen ai severler kaçırmasın ve her türlü çileye karşın okunmalı!